L’APPEL DU VIDE — BOŞLUĞUN ÇAĞRISI!

Süneyye Zeyrek
3 min readMar 5, 2021

Neden yüksek bir yerdeyken atlama isteği duyarız hiç düşündünüz mü?

Fotoğraf: 丁亦然 via UNSPLASH

Bir uçurumun kıyısındasınız veya yüksek bir binanın çatısında, yayalara açık bir köprünün üzerinde yürüyorsunuz ya da bir plazanın camında. Belki de bir geminin güvertesinde aşağıda köpüren dalgaları izliyorsunuz her şeyden habersiz. Atla diyor içinizden bir ses, aşağıdan sizi çağırıyorlar, size sesleniyorlar. Şiir gibi, hayal gibi bir fısıltı “Atla” diyor derinlerden. Tam o an, o dakika kendinizi boşluğa bırakıp her şeyi bitirmek, süzülerek inmek istiyorsunuz yere sonuçlarını düşünmeden. Bir kaç saniye sürüyor tüm bu düşünceler silsilesi ama korkusu sizi silkeleyip kendinize getirmeye yetiyor. Fransızlar bu fenomene l’appel du vide adını vermişler, tam karşılığı “the call of the void” — yani, boşluğun çağrısı.

Çoğu insanın tecrübe ettiği, kimi insana ise son derece yabancı gelecek olan bu fenomenin bilimsel bir açıklaması var aslında. Psikologlar bunu beynimizin bir nevi alfa testi olarak açıklıyorlar.

Ohio’da bulunan Miami Üniversitesi profesörü April Smith bu fenomeni anlatan bir çalışma yapmış ve eserine “Atlama dürtüsü aslında hayatta kalma dürtüsünü teyit ediyor, yüksek yer fenomeninin deneysel incelemesi” adını vermiştir. Bilim insanları bu fenomene yüksek yer fenomeni diyorlar. April Smith’in yapmış olduğu çalışma bizlere öncelikle insanların yaklaşık %50’sinin bu dürtüyü hissettiğini göstermiştir. Aynı çalışmanın diğer keşfi ise bunun nedeninin beynimizde meydana gelen bir iletişim eksikliği olduğudur. Yüksek bir yerde bulunmak insan olarak doğamıza aykırıdır. Yüksekliğin getirdiği tehlikeye maruz kaldığımız zaman beynimiz alarm veriyor. Orada bulunmamız bizim için riskli olduğu için bir an önce aşağı inmemiz gerektiğinin sinyali yayılıyor vücudumuza beynimiz tarafından. Bizler ise bunu aşağı atlamak olarak algılıyoruz, zira o an o yükseklik tehlikesini bertaraf etmek için aşağı inmenin en kısa yolu atlamak. Ölmek istemiyoruz, bir an önce kendimizi güvenceye almak istiyoruz aslında.

İşte tamda bu karmaşa sebep oluyor yaşadığımız korkuya uzmanlara göre. Vücudumuz alarm sinyalini aldığında refleks olarak geri adım atıyor ve o an neden atlamak istediğimizi sorguluyoruz, aslında atlamak istememiştik, sadece manzaranın tadını çıkartmak istemiştik. Bu iletişim kopukluğu korkmamıza ve kendimizden şüphe duymamıza sebep olabilir. Hayatımda her şey yolunda, neden atlamak istedim ki şimdi ben diye düşünebilirsiniz — korkmayın, siz atlamak istemediniz, beyniniz sizi güvenli bir yere almak istedi yalnızca.

Fotoğraf: Artur Aldykrkhanov via UNSPLASH

Aynı konuyla ilgili 2012 yılında Florida State Üniversitesi’nde Jennifer Hames tarafından yapılan araştırma benzer sonuçlar doğurmuştur. “Yüksek Yer Fenomeni” hakkında yapılan araştırmaya 431 öğrenci katılmış ve bu araştırmanın sonucunda toplam öğrenci sayısının üçte biri bu duyguyu hissettiğini ve bunların yarısı hayatları boyunca hiç intihar eğiliminde bulunmadıklarını dile getirmiştir.

Atlama dürtüsünün bir diğer bilimsel açıklaması ise psikolojide “intrusive thoughts” yani davetsiz düşünceler olarak gösterilmektedir. Her insan kafasının içindeki davetsiz gelen düşüncelerle yaşamaktadır. Buna örnek olarak seyir halindeyken direksiyonu aniden karşı şeride kırma düşüncesi, banyoda bebek yıkarken bebeği boğma düşüncesi veya keyifli bir sohbet sırasında karşınızda oturan arkadaşınızın kafasına şarap şişesini geçirme düşüncesi gelebilir. Korkunç değil mi? Değil. Bunlar beynimizin fazla boş vakti olmasından ve dinlenmeksizin çalışmasından mütevellit düşündüğü saniyelik saçmalıklar aslında. Burada verilen örneklerden hiçbirini gerçekleştirmeyeceksiniz büyük bir ihtimalle. Gerçekleştirme ihtimaliniz varsa obsesif kompulsif bozukluk eğilimi gösteriyor olmanız muhtemel uzmanlara göre ve böyle bir durumda acilen profesyonel yardıma yönelmeniz önemlidir, zira derdinizin dermanı var ve bu derman ruh sağlığı uzmanlarında.

Tüm bu düşüncelerin bize uğruyor olmasının sebebi beynimizin bizleri doğru kararı verip vermeyeceğimiz konusunda test etmek istemesidir. Yani beynimiz bize bir alfa test uyguluyor bu düşünceler vesilesiyle. Bu uygunsuz düşünceleri aklımıza getirip nasıl karar vereceğimizi gözlemliyor. Eğer olurda bir daha bu düşüncelerle karşı karşıya gelirseniz korkmayın, tüm bu ürkütücü düşünceler aslında bizim hayatta kalma güdümüzü teyit ediyor. Hayatta kalmak istediğimiz için, yaşamak istediğimiz için düşünüyoruz bunları. İnsanoğlunun en güçlü duygusu ve içgüdüsü hayatta kalma istediğidir. Beynimizin bunu desteklemek için gösterdiği efor şahane değil mi?

--

--

Süneyye Zeyrek

Freud said “Unexpressed emotions will never die. They are buried alive and will come forth later in uglier ways”, so I decided to Write.